Bloguma hoş geldiniz. Her hafta, düşüncelerimi kelimelere döktüğüm yeni bir yazıyla buradayım.
Powered By Blogger

Öne Çıkan Yayın

📌 Fikirlerimin İzinde: Kendi Yolumda, Kendi Sesimle

 Ben bu blogu, her iki durumda da susmamayı, iç sesimi bastırmamayı seçtiğim gün açtım. "Hayat bazen sana durman gereken yeri söyler, b...

Cuma, Mayıs 9

📌 Fikirlerimin İzinde: Kendi Yolumda, Kendi Sesimle

 Ben bu blogu, her iki durumda da susmamayı, iç sesimi bastırmamayı seçtiğim gün açtım. "Hayat bazen sana durman gereken yeri söyler, bazen de yürümen gereken yolu." “fikirleriminizinde.blogspot.com” sıradan bir düşünce günlüğü değil. Burası; içimde biriken soruların, çelişkilerin, umutların ve hayal kırıklıklarının kelimelere döküldüğü bir liman. Kimi zaman bir toplum eleştirisi, kimi zaman bir içsel keşif, kimi zaman da bu topraklara dair büyük bir sevda taşıyor satır aralarında. Ama her şeyin merkezinde şu cümle duruyor:

"Ben bu çağda, bu ülkede, bu benlikle ne yaşıyorum?"


Neden Yazıyorum?

Çünkü unutuyoruz.
Hissetmeyi, sorgulamayı, direnç göstermeyi, nezaketi...
Birbirimize dokunmayı, içimizdeki çocuğu dinlemeyi, hayal kurmayı...
Yazmak, benim için bu unutuşun tam karşısında dimdik durmak demek.

Görmezden gelinen sorunlara ışık tutmak, duymaktan yorulduğumuz kalıpları deşmek, yeni yollar önermek...
Her yazım bir çağrı aslında:

"Fikri olan ama susan herkesin, hislerini gömmüş herkesin, hâlâ içinde inatla bir şeylerin değişebileceğine inanan herkesin sesiyle birleşelim."


Ne Bulacaksınız?

Bu blogda;

  • Türkiye’nin dönüşen toplumsal yapısına dair keskin ama yapıcı analizler,

  • Yalnızlık, aidiyet, umut, cesaret ve hayal üzerine kişisel ama evrensel dertler,

  • Gençliğin tükenen vizyonunu değil, küllerinden doğabilecek umutlarını,

  • Kalıpların dışında düşünmeye cesaret eden bir dilin izlerini bulacaksınız.

Ben bu yolda sadece fikirlerimin değil, hislerimin de izinden yürüyorum.
Ve belki siz de bu satırlarda, kendinizden bir parçayı bulacaksınız.

Yolumun çok da kolay bir patika olmadığını fark etmem uzun sürmedi.
Düşünmek cesaret ister, ama düşüncelerini dile getirmek çok daha fazlasını: yalnız kalmayı, yadırganmayı, dışlanmayı da göze almak gerekir.

Bu blog, tam da o "yalnız ama haklı" kalan iç seslerin yankısıdır.
Burada sadece yazmıyorum; aynı zamanda bir çağrıda bulunuyorum.
Çünkü fikir dediğimiz şey, bir zihinde doğar ama yankısını başka zihinlerde bulduğunda anlam kazanır.


 Kırgın Zihinlerine, Yorulmuş Kalplerine

Yazılarımın bir kısmı memleketin kendine has karanlıklarına tutulmuş bir fenerdir.
Bazen bir hayal kırıklığını anlatırım, bazen çocukluğumdan kalan bir alışkanlığı…
Ama her satırda, bu ülkenin insanına duyduğum sevgiyi, hayranlığı, bazen de öfkeyi hissedersiniz.

Çünkü ben Türkiye’yi sadece yaşanılan bir coğrafya olarak değil, ruh halim gibi değişken, inişli çıkışlı bir duygular bütünü olarak görüyorum.
Ve bu blog, o duyguların kayıt defteri aslında.


Sadece Anlatmıyorum; Kendimi de Anlıyorum

Birçok yazıyı önce kendime yazıyorum aslında.
Çünkü bu çağda insanın kendini unutması, düşünmeden yaşaması ne kadar da kolaylaştırıldı.
Ama ben inadına yavaşlamayı, içime dönmeyi, sorgulamayı seçtim.

Yani aslında ben bu blogu, fikirlerim için değil; fikirlerim aracılığıyla kendimle yeniden tanışmak için yazıyorum.

Ve sen de burada, bu satırlarda kendinden bir şey bulursan…
Belki birlikte biraz daha güçleniriz. Belki içimizde bir şeyler yeniden filizlenir. Her yazı bir iç yolculuk.

Her satır, zihnimde biriken soruların, duyguların, tanımlayamadığım ama hissettiğim boşlukların yansıması.
Ve ben fark ettim ki, yazdıkça sadeleşiyorum, sadeleştikçe güçleniyorum.

Çünkü bu blog sadece bir paylaşım alanı değil; kendi iç sesime kulak verdiğim, kendimi susturmadığım bir özgürlük alanı.
Her yazının sonunda biraz daha "ben" oluyorum.
Ama bu ben, toplumun öğrettiği kalıplardan sıyrılmış, kendi penceresinden dünyayı izlemeyi seçmiş bir ben.

Ve bu farkındalıkla fikirleriminizinde, sıradan bir blog adresi değil, bir yürüyüşün adı oldu.
Adım adım, düşünce düşünce, kendime doğru attığım bir yürüyüş.
Kimseye değil, yalnızca kendime borçlu olduğum bir sadakat yürüyüşü.


Kendine Sadık Kalanlara...

Toplumun bizden istediği kimliklere, rollerimize, “olmamız gereken”lere rağmen;
kendi sesini duymaya cesaret eden herkese yazılmıştır bu satırlar.

Çünkü bu ülkede “farklı düşünen” olmak hâlâ yalnız kalmaktır.
Sorgulayan olmak, yanlış anlaşılmaya razı olmaktır.
Duygularını saklamayan biri olmak, güçlü gözükemediği için zayıf sayılmaktır.

Ve tam da bu yüzden, fikirleriminizinde, bu yalnızlıkların ortak paydasında buluşan bir sığınak gibidir.
Ne bağırır ne susar… Sadece anlatır.
Anlamak isteyenlere, kendi kalbinde yer açmak isteyenlere…


Son Söz: Eğer Buradaysan, Hoş Geldin

Bu blog; alkış toplamak için değil, fikir üretmek, duyguyu diri tutmak için var.
Burada süslü kelimelerden çok samimi yaralar, parlatılmış sloganlardan çok sade gerçekler bulacaksın.

Ve belki de en çok ihtiyacımız olan şey bu:
Birbirimize dokunan kelimeler.
Birbirimizi anlamaya çalışan cümleler.
Ve bir kişinin “Ben de böyle hissediyorum” demesiyle başlayan sessiz bir direniş.

Bu bir yolculuk.
Ve eğer buradaysan, sen de bu yolculuğun bir parçasısın artık.

“Fikirlerimin İzinde” yürümeye devam ediyorum.
Hem kendi sesimi duyurmak için hem de senin sesini duyabilmek için.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder