Bloguma hoş geldiniz. Her hafta, düşüncelerimi kelimelere döktüğüm yeni bir yazıyla buradayım.
Powered By Blogger

Öne Çıkan Yayın

📌 Fikirlerimin İzinde: Kendi Yolumda, Kendi Sesimle

 Ben bu blogu, her iki durumda da susmamayı, iç sesimi bastırmamayı seçtiğim gün açtım. "Hayat bazen sana durman gereken yeri söyler, b...

Yaşatmak mı? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yaşatmak mı? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Nisan 24

Bilim Konuşmalı, Toplum Hazırlanmalı: Depremle Yaşamak mı, Yaşatmak mı?

 

Depreme Karşı Toplumsal Uyanış Serisi

Bir yıkımın ardından değil, bir hazırlığın ortasında konuşmalıyız artık.
Ben bir blog yazarı olarak değil, aynı zamanda bu ülkenin sokaklarını, faylarını, ruhunu tanıyan biri olarak sesleniyorum: Depremle yaşamanın değil, yaşatmanın yollarını konuşmalıyız.

🎓 Bilim Susarsa, Kaos Konuşur

Ben bilim insanlarına kulak vermekle başladım bu yolculuğa.
Jeofizik mühendisleriyle oturdum, kent planlamacılarıyla yürüdüm, kriz yönetimcilerinden dinledim.
Hepsinin ortak söylediği bir şey vardı:
“Deprem öldürmez, ihmal öldürür.”

İşte bu yüzden, bugün size sadece uyarı değil, çözüm önerisi sunmak istiyorum.


🧭 1. Bilimsel Verilere Dayalı Ulusal Deprem Stratejisi Oluşturulmalı

Ben, merkezi otoritenin koordinasyonunda, tüm illeri kapsayan Ulusal Deprem Eylem Planının vakit kaybetmeden hazırlanması gerektiğini düşünüyorum.

Bu plan;

  • Bölge bazlı risk analizlerini içermeli,

  • Mikro bölgeleme çalışmalarına göre yeni yapılaşma haritaları çizilmeli,

  • 20 yıllık değil, 100 yıllık kent vizyonu üzerine kurgulanmalı.

🛠️ 2. Bina Stokunun Dijital Envanteri Çıkarılmalı

Her yapı, kimliği olan bir varlık gibi ele alınmalı.
Ben, Türkiye'nin tamamında dijital bina karneleri oluşturulmasını öneriyorum.

Her bina için:

  • Zemin bilgisi,

  • İnşaat yılı,

  • Statik-dinamik analiz sonucu,

  • Risk durumu puanlanmalı.

Ve bu veriler kamusal erişime açılmalı.
Çünkü deprem gerçeği saklanarak değil, paylaşarak yönetilir.

👷‍♂️ 3. Kentsel Dönüşüm, Müteahhit Odaklı Değil, Halk Odaklı Olmalı

Ben, mevcut "rant merkezli" dönüşüm mantığının terk edilmesini savunuyorum.
Dönüşüm süreci, yalnızca yapıları değil, sosyolojik dokuyu da gözetmeli.

Bu çerçevede:

  • Halkla birlikte karar alma mekanizmaları kurulmalı,

  • Mahalle bazlı planlamalar yapılmalı,

  • Geçici yaşam alanları önceden planlanmalı.

Çünkü bir bina yıkıldığında sadece beton değil, bir hayat düzeni de yerle bir olur.

🧑‍🏫 4. Okulda “Afet Farkındalık” Dersi Zorunlu Olmalı

Ben, çocuklara yalnızca bilgi değil, hayatta kalma becerisi kazandırmalıyız diyorum.
Her öğrenci:

  • Deprem çantasını nasıl hazırlar,

  • Nasıl tahliye edilir,

  • Nerede toplanır…
    Bunu teoride değil, pratikte öğrenmeli.

Çünkü bir gün o çocuk, belki ailesinin hayatını kurtaracak.

5. Hazır Olmak İçin Ne Kadar Zaman Gerekli?

Gerçekçi olalım:
Bu işin hazırlığı 6 ayda olmaz, ama 6 yıl da beklenmez.

Ben şöyle bir zaman-misyon planı öneriyorum:

SüreHedef
İlk 6 AyDijital envanter ve toplanma alanları güncellenmesi
1 YılRiskli yapıların tespiti ve öncelikli müdahale alanlarının belirlenmesi
3 YılKentsel dönüşüm ve afet eğitim altyapısının kurulması
5 YılToplum genelinde %80 bilinç düzeyine erişim
10 YılDepreme dirençli kent vizyonunun tamamlanması

Bu süreçte en büyük ihtiyacımız ne biliyor musunuz?

İrade.


✍️ Son Sözüm Şu:

“Deprem an meselesi değil, sistem meselesidir.”

Ben, her satırıyla sorumluluk hissi taşıyan bir yazı yazmak istedim.
Çünkü sadece sarsılmak değil, uyanmak da bir tercihtir.

Biz bu tercihi yapmazsak, doğa bizim yerimize karar vermeye devam eder.