Bloguma hoş geldiniz. Her hafta, düşüncelerimi kelimelere döktüğüm yeni bir yazıyla buradayım.
Powered By Blogger

Öne Çıkan Yayın

📌 Fikirlerimin İzinde: Kendi Yolumda, Kendi Sesimle

 Ben bu blogu, her iki durumda da susmamayı, iç sesimi bastırmamayı seçtiğim gün açtım. "Hayat bazen sana durman gereken yeri söyler, b...

Çarşamba, Nisan 23

23 Nisan Depremi ve Gerçeklerle Yüzleşme Zamanı

 Türkiye’de yaşayan her bireyin zihninde aynı soru var: “Bir sonraki büyük deprem ne zaman olacak?” 

Ama asıl sormamız gereken şu: “Büyük depreme ne kadar hazırız?”

23 Nisan sabahı. Gözümüzü neşe ile açmamız gereken bir günde, İstanbul’un yer altı bir kez daha kendini hatırlattı. 6.2 büyüklüğündeki sarsıntı, bir alarm zili gibi çaldı kulaklarımızda. Gürültüsüz ama derin, geçici ama uyarıcı. Çocuklara adanmış bu anlamlı gün, biz büyükler için bir sorumluluk çağrısına dönüştü: "Geleceği korumak, bugünün omuzlarında başlar."

Bir blog yazarı olarak binlerce okuyucumla sadece bilgi değil, sorumluluk da paylaşıyorum. Çünkü bu konu; akademik bir başlık, haber bülteni ya da birkaç hashtag ile geçiştirilecek bir mesele değil. Bu, yaşadığımız coğrafyanın kaçınılmaz bir gerçeği ve hayatlarımızı şekillendiren bir tehdit.

Deprem Uzmanı Gözünden: Bilimin Sınırları, Toplumun Sorumluluğu

Bir jeofizikçi veya sismolog değilim. Ancak akademik çalışmaları, bilimsel raporları ve saha verilerini takip eden sorumlu bir yurttaşım. Ve bu gözlem bana şunu net şekilde söylüyor:
Depremleri engelleyemeyiz ama depremlerin felakete dönüşmesini önleyebiliriz.

Bugün Türkiye'de konuşulan “7.0 üzeri deprem” senaryoları, istisnai değil; bilimsel olarak kaçınılmaz olaylardır. Marmara için 2030'a kadar %65'in üzerinde bir olasılık konuşuluyor. Ama tarih, saat ve dakikayı kimse veremez. Verilmemeli de. Çünkü bu, güven yerine korku pompalar.

Toplum Psikolojisi: Felaket Beklentisiyle Değil, Bilinçle Yaşamak

Toplum olarak ya felaketi romantize ediyoruz, ya da inkâr ediyoruz. Oysa olması gereken üçüncü bir yol var: Hazırlıklı yaşamak.

  • Bir depremi sadece "doğal afet" olarak görmek eksiktir.

  • Bu aynı zamanda inşa sistemleri, sosyal adalet, şehir planlaması, psikoloji, hukuk, medya ve en önemlisi toplumsal farkındalık konusudur.

Türkiye, sadece tarihsel derinliğiyle değil, jeolojik kaderiyle de tanınır. Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu ve Batı Anadolu fay hatları... Her biri, geçmişin yıkıcı hatıralarını ve geleceğin potansiyel felaketlerini içinde taşır. Ve İstanbul... Bu şehir, sadece bir medeniyet değil, aynı zamanda bir sınavdır. Yüzyıllık ihmallerin ve çarpık yapılaşmaların sınavı.

Ben bu yazıyı bir akademisyen titizliğiyle değil, bir mühendis, bir yurttaş olarak yazıyorum. Çünkü gerçek şu: Deprem değil, hazırlıksızlık öldürür.

Bugünkü sarsıntı bizlere birkaç kritik mesaj veriyor:

  • Beton değil, bilinç inşa etmeliyiz.

  • İmar değil, idrak reformu yapmalıyız.

  • Risk yönetimini devlet politikası değil, bir kültür haline getirmeliyiz




Türkiye'nin Aktif Fay Hatları: Nerede, Ne Kadar Tehlike?

Türkiye, üç büyük aktif fay hattı üzerinde yer alanlar:​

  1. Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF): İstanbul'un yaklaşık 20 km güneyinden geçen bu fay hattı, 1999 Gölcük ve 1939 Erzincan depremleri gibi yıkıcı sarsıntılara neden olmuştur. (Vikipedi)

  2. Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF): 2023'te Kahramanmaraş merkezli 7.8 büyüklüğündeki depremi tetikleyen bu fay hattı, Türkiye'nin güneydoğusunu etkiler. (ABC News)

  3. Batı Anadolu Fay Sistemi: Ege Bölgesi'nde yer alan bu sistem, sık sık orta şiddette depremlere yol açar.​

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), Türkiye'nin diri fay haritasını yayımlayarak riskli bölgeleri belirlemiştir. MTA

Kentsel dönüşüm sadece binaların yenilenmesi değil, zihniyetlerin de dönüşmesidir. Her evde bir acil durum çantası, her bireyde bir farkındalık haritası olmalı. Depremle yaşamayı öğrenmek, onunla yaşamayı kabullenmek değildir; onu hesaba katmaktır, onu ciddiye almaktır.

23 Nisan’da çocuklara bayram hediye eden bir millet, onlara güvenli bir gelecek borçludur. Bu borç; betonarme değil, vicdan temellidir.

Gelin, bu depremi sadece bir olay olarak değil, bir dönüm noktası olarak kabul edelim. Yeni bir farkındalığın miladı. Çünkü geleceği inşa etmek, sağlam temellere değil, sağlam düşüncelere dayanır.


İstanbul'da 2030 yılına kadar 7.0 büyüklüğünde veya daha büyük bir depremin olma ihtimalini %60 olarak belirtiyor. 

Yahoo ABD'li jeofizikçi Tom Parsons ise 2046 yılına kadar 7.2 büyüklüğünde bir depremin olasılığını %47 olarak ifade ediyor


Depreme Karşı Toplumsal Uyanış Serisi

1. Bölüm: Türkiye’nin Fay Hattı Gerçeği

  • Türkiye’nin aktif fay hatlarını görsel destekle anlat.

  • 1999 Marmara, 2023 Kahramanmaraş gibi örneklerle tarihsel tehlikeleri hatırlat.

  • “Risk nerede başlar, hazırlık nerede biter?” sorusunu sor.

2. Bölüm: Bilim Ne Diyor? – Deprem Tahmini Gerçek mi Miti mi?

  • Deprem tahmini üzerine yapılan bilimsel çalışmalar.

  • 7.0 üzeri beklenen sarsıntıların jeolojik temelini anlat.

  • Gerçeklerle hurafeleri birbirinden ayır.

3. Bölüm: Birey Ne Yapmalı? – Mikro Ölçekte Hazırlık Planı

  • Aile afet planı nasıl yapılır?

  • Deprem çantasında ne olmalı?

  • Günlük yaşamda bilinçli birey nasıl olunur?

4. Bölüm: Devlet, Belediye, Toplum: Kurumsal Koordinasyonun Önemi

  • AFAD, belediyeler ve STK’ların rolleri.

  • Kentsel dönüşümde öncelikler ne olmalı?

  • Toplumsal dayanışma kültürü nasıl inşa edilir?

5. Bölüm: Eğitim, İletişim ve Medya: Kriz Zamanlarında Bilinçli Yayıncılık

  • Çocuklara ve gençlere deprem nasıl anlatılmalı?

  • Sosyal medya bilgi kirliliğiyle nasıl mücadele etmeli?

  • Eğitim sistemine entegre edilecek afet bilinci modülleri.

bir ülke ancak uyanık bireylerin omuzlarında ayakta kalır. Deprem, sadece jeolojik bir gerçek değil; sosyal bir sorumluluktur.

Bir sonraki bölümde, “Deprem Tahminleri ve Bilimin Sınırları” başlığıyla gerçek ve hurafe arasında gidip gelen toplumsal söylemlere ışık tutacağız.

Kendi adıma konuşmam gerekirse:
Ben, 7 büyüklüğünde bir depremi "kader" diye açıklayan bir zihniyetle aynı masada oturmak istemiyorum.
Ve ben, bu ülkede fay hattının üzerinde değil, bilincin merkezinde bir hayat kurulabileceğine inanıyorum.


“Vatanı korumak çocuklarla başlar” dedik. O zaman o çocukları enkaz altından değil, güvenli binalardan büyüyen bir gelecekten izlemeliyiz.”


Bu yazı bir uyarı değil, bir davettir.

Mahallende afet gönüllüsü ol.
Çocuğuna deprem anı eğitimi ver.
Belediyeye baskı kur.
Konutunun risk raporunu al.
Ve bu yazıyı bir kişiye daha gönder. Çünkü farkındalık bulaşıcıdır.

👉 “Gerçeği bilmek, korkuyu azaltır. Hazırlıklı olmak, hayat kurtarır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder